top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıMuammer Sun Koroları

Kurucu üyelerimizden 10. Yıl yazıları

Güncelleme tarihi: 27 Ara 2020

Muammer Sun Koroları, kuruluşunun 10. yılını buruk bir şekilde kutluyor. Maalesef dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkilerini derinden hissettiren Covid-19 sebebiyle 10. Yıl etkinlik ve konserlerini ertelemek durumunda kalan Muammer Sun Koroları olarak kurucu üyelerimize 10. yıl ile ilgili duygularını yazıya dökmelerini istedik.



Açelya Deniz Gökselkınav / Muammer Sun Korosu Kurucu Üye


Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Koro Salonu… Beşevler’deki klasik Hacettepe mimarisi olan; içinde kaybolacağınız labirent dolu koridorlarıyla, orta bahçesinde muazzam ağaçları ve harika bir kantini olan okul… Buraya en son ilkokul 2. Sınıfta, Prof. Dr. Muzaffer Arkan ve Banu Arkan’ın yönettiği Çocuk Korosu’nda çalışırken katılmıştım. O zamanlar her ne kadar 2.sınıf olsam da, hızlı yazamadığımız için Banu Hoca bize, şarkıları kasete doldurup veriyordu. Kasete, evet… Yıl, 1995… Ve tam tamına 15 yıl sonra, Ekim 2010 yılında tekrar bu koro salonundaydım… Ortaokul ve lisede, Muzaffer Hocanın kızı Nilgün Tuzkaya şefliğindeki Ankara Çoksesli Müzik Derneği Kızlar Korosu’ndaydım… Ama üniversite hayatım boyunca korodan uzak kalmıştım. Üniversite bittikten sonra koro arayışlarıma, annemin Ankara Çoksesli Müzik Derneği Yönetim üyeliğini yaparken tanıştıkları arkadaşı Sezen Aydın sayesinde Atilla Çağdaş Değer’in bir koro kuracağını ve seçmelerin yapılacağı bilgisini aldım. O kadar heyecanlanmıştım ki… Nasıl bir koro olacaktı? Şefimiz nasıl biri olacaktı? Sezen Hanım Atilla Hocayı, Muzaffer Hoca gibi bir koro şefi diye övgüyle, kıvançla anıyordu hep… Ve koro seçmeleri gününü hala dün gibi hatırlıyorum… Tam 4 yıl aradan sonra tekrar koro müziğine dönmenin heyecanı, yeniden bu koro salonunda olmanın verdiği o garip ama tanıdık duyguyla birlikte seçmeler için sıramı bekliyordum… O kadar kalabalıktı ki, seçilir miyim diye içten içe o kadar tedirgindim ki… Acaba ne soracaktı ki şef… 2 sesli, 3 sesli kulak sınavı mıydı? Ses rengime mi bakacaktı? Uzun zamandır şarkı da söylemiyordum, nasıl olacaktı?.. Ama Atilla Hoca beni güler yüzüyle piyanonun başına çağırdığında, biraz olsun sakinleşmiştim… Ama sadece biraz :) Sınav sonunda sadece “koroya gelsin” dediğini hatırlıyorum… “1. Alto” olsun… Alto demişti Atilla Hoca… Kızlar Korosundayken hep hayalim Alto olmaktı… Ve şimdi bu gerçek oluyordu… Ve o hep kitaplarda ismini duyduğum, solfej kitabının her sayfasının hırpalanarak kullandığım ve çoğu sayfası bantlanarak müzik notalarım arasında duran, çocuk şarkılarını ve korkusuz marşlarını bildiğim Muammer Sun adına kurulan MÜZED Muammer Sun Korosu’ndaydım artık…

Koro demek… Atilla Hoca’nın deyimiyle “mesleği müzik olmayan” bir koro üyesiyim :) Koro için klasik ve temel müzik bilgisi içeren bir deyim kullanmam yanlış olur diye düşünüyorum. Ama koro demek benim için 2.bir aile demekti… Ama evet, tıpkı her aile üyesinin birbirinden tamamen farklı olabileceği gibi, hepimizin korodan beklentileri de farklıydı… Kimimiz müzik bilgisini pekiştirmek, kimimiz şeflik öğrenebilmek, kimimiz öğrencilerine daha faydalı olmak, kimimiz şarkı dağarcığını geliştirmek, kimimiz yurtdışına çıkabilmek, kimimiz sosyal çevresini genişletmek ama ben gibi kimilerimiz de, günün stresini atmak, müziğin o saf, derin, anlamlı, hırstan ve bencillikten uzak, sadece mutlu olabilmek için sığındığı bir liman arayışı için bir araya geliyorduk… Sebepler her ne olursa olsun, tek bir çatı olan müzik için bir araya gelmiştik… ikinci bir aileydi benim için çünkü hepimiz aynı amaç için; güzel müzik yapabilmek, şarkıların anlamlarıyla onları doğru seslendirebilmek ve belki de en önemlisi, aynı anda, aynı nefesle, aynı duyguyla büyüleyici bir atmosfer yaratabilmek için saygıyla, sevgiyle bir araya geliyorduk… Her şarkıyla birlikte, o şarkıdaki anıları yaşamak, onlarla hüzünlenip, onlarla dua etmek, onlarla mutlu olmak için… Aynı çatı altında, aynı duyguları yaşamak kadar anlamlı bir olay daha var mı?..

Hayaller ve gerçekler… Günümüzde en değerli varlıklarıdır; zaman ve emek… Tamamen gönüllülük esasıyla bir araya geldiğimiz koroya da en değerli ve geri dönüşü olmayan zamanımızı ve emeğimizi veriyoruz… Bunun karşılığında ise, maddi değeri olmayan ama manevi değeri ölçülemeyen güzellikler alıyoruz… Bazen bir koro çalışması sırasında, bazen bir konser sırasındaki alkışlarda, bazense konser sonrası insanların gülen gözlerinde… Günümüzde kaybolan, kıymeti anlaşılmayan ama bir o kadar değerli, öyle duygular, olgular var ki… Çoksesli koro müziği de onlardan biri bence… Hiç muhteşem tınlayan bir çoksesli müziğin içinde yer alıp dünyadan kendinizi soyutladığınız oldu mu? Koro müziği işte tam da bu demek benim için… Ama sonuçta insanız ve karşılık değil ama hayal kuruyoruz… Ve hep hayalimdi benim, karma koroda ve orkestra ile birlikte söylemek… Bu hayalimi öyle orkestralarla, öyle korolarla, yurt dışındaki yetenekli ve işinde uzman öyle koro şefleriyle yapılan atölyelerle, katıldığımız ulusal ve uluslararası koro şenlik ve festivallerle hayal bile edemeyeceğim öyle güzel anlar biriktirerek hayallerim katlandı ki, Muammer Sun’un kendisiyle tanışıp evine misafir olmak kadar kıymetli, özel ve değerli anlar da dahil oldu buna… Hayallerin ucu bucağı olamayacağının ve hayallerin gerçek olabileceğinin bir göstergesiydi… Ve tam 10 yıl… Dile kolay on koca yıl… Şu ana kadar iş hayatım bile bu kadar uzun süreli olmadı. Müzikle birlikte hayat dersleriyle, iyi ve kötü anlarla da dolu 10 yıl Muammer Sun Karma Korosu’ndayım… Her çalışmada yeni bir şeyler öğrendiğim, her çalışmada günün stresini geride bıraktığım, enerjisiyle müziğin ruhunun derinliklerine çeken, eğitimciliğine her zaman hayran kaldığım Atilla şefimiz ile bünyesinde olmaktan onur duyduğum sevgili korom, ikinci ailem ile bu on yılda öyle anılarım var ki… Eğitim konserleri ile 3 nesil bir arada olduğumuz konserlerden tutun da, ilk seslendiriliş eserlerine, muhteşem orkestralı ve solistli konserlere, ülkemizde görmediğimiz yerlerde verdiğimiz konserlerde belki de ilk defa çoksesli müzikle tanışan insanlara, yurtdışında alanında uzman koro şeflerinin bizimle birlikte şarkı öylemesine, beden müziği gibi çağdaş uygulamalarla tanışmamıza, dünyadaki ve tarihteki dönem müzikleri öğrenmemize ve ulusal/uluslararası festivallerde diğer korolarla tanışıp birlikte şarkı söyleyemeye kadar öyle değerli anlar var ki… Ayrılan, devam eden üyelerimiz ile öyle kocaman bir aile olduk ki, bizi bir arada tutan hep birbirimize değer vermemiz, saygımız ve müziğin eşsiz birleştirici gücü oldu… Ama elbet bir gün her şeyin sonu gelir. Bu güzel macera benim için ne zaman son bulur bilmiyorum ama, iyisiyle kötüsüyle “iyi ki”lerimle “keşke”lerimle dolu bir 10 yıl, her insana nasip olmaz diye düşünüyorum :) Nerede olduğunuz, ne zamandır olduğunuz önemli değil aslında, önemli olan insani değerlerin korunduğu, saygı, sevgi dolu ve koro şefliği konusunda uzman bir korodaysanız, şanslısınız demektir… Ben o şanslılardan sadece biriyim… Dilerim, hayat hikayeniz nereden başlamış olursa olsun, müziği hayatınızın içine sokun ve kendi şansınızı arayın… Müziğin sonsuz mutluluğu sizinle olsun…

Canan Y. Ergun/ Muammer Sun Korosu Kurucu Üye


Yıllar yıllar önce televizyon yayınlarının siyah beyaz olduğu ve kısıtlı yayın yaptığı dönemde, küçük bir kız çocuğu Sevgili Hikmet Şimşek’in, çocukların müzik eğitimine katkıda bulunmak amacıyla hazırladığı “Birlikte Şarkı Söyleyelim” programını kaçırmadan izlerdi. Hayalinde hep orada olup şarkı söylemek vardı. Bu isteğini anne-babasına söylediğinde dinlemediler bile. Gel zaman git zaman bu küçük kız büyüdü. Anne oldu. Yavrusu okula başladığında koroda şarkı söyleme tekrar gündeme geldi ama bu sefer kızı için. Böylece evde bir koro hayatı başladı. Bu küçük kız için için çok mutluydu hayaline bir şekilde kavuşmuştu. Yavrusu TRT Ankara Çocuk Korosu’na gitmeye başladı tıpkı kendi hayali gibi. Kızını çalışamalara götürürken bir çocuk gibi şendi her zaman.

Bu arada kendisi için koro olup olmadığını araştırmaya başladı. Türkiye Polifonik Korolar Derneği Büyükler Korosu ile tanıştı. Bu koroyu Sevgili Şef Deniz Yener Kekeç çalıştırıyordu. Sene 2004 korolu günler başlamıştı. Bir zamanların küçük kızı artık korodaydı ve şarkı söylemeye çalışıyordu. Mutluydu…

Bir gün Sevgili Atilla Çağdaş Değer ile yolu kesişti. Sevgili Çiğdem Aytepe ile beraber Koro Eğitimcileri Derneği olarak düzenledikleri çocuk korosu çalıştaylarına, yavrusunu götürme bahanesi ile katıldı. O zaman bilinmezdi ki AÇD ile olan bu tanışıklık abla kardeş ilişkisine dönüşecekti.

Büyükler Korosu’na devam ederken Sevgili Atilla ve Sevgili Çiğdem MÜZED Muammer Sun Korosu’nu kuracaklarını ve korocu aradıklarını duyurdular. Yani bundan tam 10 sene önce… Muammer Sun Hocamızın adını taşıyan bir koronun üyesi olmak hiç aklında olmayan bir şeydi.

Ekim 2010’da koro çalışmalarına başladı. O zaman hiç düşünmemişti bu koroda uzun soluklu bir yolculuğa başlayacağını. Acısıyla tatlısıyla, eğrisiyle doğrusuyla, kavgasıyla gürültüsüyle Muammer Sun Korosu’nun bir üyesi olmaya devam etti. Hatta bu arada 2015 yılında kurulan Eğitişim Korosu’na da 2016 yılında katıldı. Sağlığı ve şartları izin verdiği sürece devam etmeyi düşünüyor. Ama ilk aşkı TPKD Büyükler Korosu’nu asla unutmadı.

Küçüklük hayali büyüyünce gerçekleşti. Hayallerin peşinde koşmayı bırakmamak gerekiyormuş <3

PS. 16 senelik koro hayatıma dokunan güzel insanlara çok teşekkür ederim;

Muammer Sun, Sinemis Sun, Süreyya Çağlar, Nilüfer Tatman, Deniz Yener Kekeç, Çiğdem Aytepe ve Atilla Çağdaş Değer

Ve evlatlarım: Rafet Onur Kırdar, Güner Akpınar, Ece Teke, Pınar Çanakçı, Gizem Bertak Taş Güzeloğlu, Muhammed Yusuf Şahin ve Ayça Yıkılmazoğlu veeee adını yazamadıklarım ….


Nihal Möhür Yıldırım / Muammer Sun Korosu Kurucu Üye


2010 yılının yaz aylarından bir gün. Muammer Sun Korosunun korist seçmelerine gidiyorum. Vakit yaklaştıkça içimde kıpır kıpır çocuksu bir heyecan... Giderek artıyor. Çok sesli koronun seçmelerine ilk katılışım değildi. Ancak bu defa her şey farklıydı. Heyecanım, bulunduğum yer ve hissettiklerim… Çok sesli müzik ile tanışmam lise yıllarında müzik öğretmenim sayesinde olmuştu. Bir hafta boyunca iple çekerdik ders zamanını. Piyanonun başında hocamız çalar biz söylerdik. O dönemden öğrendiğim “BİZ ATATÜRK GENÇLERİYİZ” eseri yıllarca yüreğimden ve dilimden hiç düşmeyecekti. Şimdi ise bu eserin yaratıcısı Muammer Sun Hocamızın adını taşıyan koroya katılabilmek için yürüyordum. Müziği, doğanın sesleriyle özdeşleştirmiş benim için elbette bu anlar çok değerliydi. Doğanın devamlılığının yaşamın özü olduğunu çocuk yaşta keşfetmiştim. Rüzgarın sesinde, kuşların cıvıltılarında, yaprakların her hareketinde dingin bir sessizlik yaratır ve onların melodilerini dinlerdim. En büyük keyfim gece gökyüzünü izlerken yanıp sönen yıldızların şarkılar söylediğini duymaktı. O gün de konservatuvarın kapısından içeri girerken yıldızlarım kulağıma melodiler fısıldıyordu, heyecanımı yatıştırabilmek için. Seçmelerin olduğu odaya doğru ilerlerken bu kadar uzun soluklu bir yolculuğun içinde olacağımı hiç düşünmemiştim. Şefim Atila Çağdaş Değer’in “Buyurun” diyerek seslenişi, sesindeki nezaket ve piyano karşısındaki haleti ruhiyem bugün ki gibi aklımdadır. Odaya girerken pencereye doğru yönelen bakışlarımla dışarıdaki ağaçların bana göz kırptığını görmek, başımı çevirdiğimde piyanodaki beyaz ve siyah tuşların yıllarca izlediğim, ışıldayan ve ışıldamayan, yıldızlarım olduğunu hissetmek kendime güvenimi sağlayan en önemli unsurdu. Şefimin, sürecin tamamlanmasından sonra sonucun olumlu olduğunu söylemesi, Cumhuriyet’in değerleriyle başladığım yaşam yolculuğuma, bu defa müziği de katmama olanak sağladı. Kuruluşundan bugüne kadar ki her sürecinin içinde bulunduğum ve müzikal anlamda birçok değeri içinde barındıran etkinlikleri gerçekleştirme fırsatı bulduğum için çok mutluyum. Cumhuriyetimizin değerlerinden olan Muammer Sun Hoca'mızı tanımak, onunla sohbet etme şansına sahip olup eserlerini seslendirmek benim için çok derin anlamı olan bir yaşanmışlıktır. Yaşamdaki duruşu, müziğe olan katkıları ve besteleriyle çok sesliği bugünlere ve yarınlara taşıyan Muammer Sun Hocamıza; onun değerlerinin bugüne taşınmasında gerek yaşam anlayışı, gerek alan bilgisi ve müziğe olan tutkusuyla yıllardır yaptığı özverili çalışmalarla büyük katkılar sağlayan şefim Atilla Çağdaş Değer’e ve koromuzun başlangıç yıllarında birlikte çalışmalar yaptığımız şefim Çiğdem Aytepe’ye sonsuz teşekkür ederim. Ve elbette ki korist arkadaşlarıma.

“BİZ ATATÜRK GENÇLERİYİZ” tınıları ve sözleriyle yüreğimde filizlenen sevda kendini Muammer Sun Korosu’nun koristi olarak yıllardır devam ettiriyor. Bu yolculuktaki sürem ne zaman biter bilmiyorum ancak bildiğim bir şey varsa o da, benim gibi çocukların ve gençlerin bu yolda akı akın yürüdükleridir. Yaşamınızdaki melodilerin hiç tükenmemesi dileğiyle...

337 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

LLİMBİR

bottom of page