Erdoğan Okyay'dan Muammer Sun
Fotoğraf: Onur Özmen
SCA Müzik Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Erdoğan Okyay’ın Konuşması
"Sayın Cumhurbaşkanımız,
Sevda- Cenap And Müzik Vakfı’nın Değerli Dostları,
Sayın Konuklar,
Sevda –Cenap And Müzik Vakfı’nın Dayanışma ve Yönetim Kurullarınca ‘2010 Yılı Onur Ödülü Altın Madalyası’nın kendisine sunulması kararlaştırılan Sayın Muammer Sun, öğrencilerinin adlandırmasıyla ‘Muammer Hoca’ kimdir, ne yapmıştır, ne yapar?
Sanırım bu sorulara yanıt veremeyecek kimse yoktur aramızda. Yanıt, örneğin en azından ve çok kısa şöyle olabilirdi: “Sun, müzik yaşamımızın bir ‘akil adamı’. Öğrencilerince bir ‘kutup yıldızı’, hatta bir ‘güneş’ olarak tanımlanıyor. Seksen yaşına merdiven dayamış (doğrusu yetmiş sekiz yaşında), Cumhuriyetimizin 1930’lu besteciler kuşağının saygın, önde gelen bir temsilcisi, halen kurduğu yayınevinin yöneticisi, BESOM’un (Besteciler, Orkestra Şefleri ve Müzikologlar Birliği) kurucu başkanı, beste yapmaya devam ediyor. Eşi çevirmen-yazar, oğlu adını her gün biraz daha duyuran genç bir besteci, kızları bale sanatçısı-bale öğretmeni…”
Ben de size kısaca, Sun’un eski bir dostu olarak benim yukarıdaki soruya öznel yanıtımı sunmak isterim: Benim tanıdığım besteci, öğretmen, müzik eğitimcisi, müzik düşünürü, yönetici, örgütçü, girişimci ve yazar Muammer Sun yetmiş sekiz yıla ulaşan yaşamına neleri sığdırmış, hangi dağları aşmış, hangilerini aşamamış, düşünce sistemi ile müziği arasındaki diyalektik nedir, kendisi ‘Atatürk Müzik Devrimi’ni nasıl algılar?
Muammer Sun, 15 yaşında girdiği Askeri Mızıka Okulu’nda müzik ile ilk kez tanışmış, ama onunla çabucak özdeşmiş, bütünleşmiştir. Altınca sınıfta, subay olarak mezun olmasına birkaç ay kala, aniden ve sırf besteciliğini daha ehil ellerde geliştirme isteği ile okulundan ayrılmış, Ankara Devlet Konservatuvarı Kompozisyon Bölümü’ne girmiştir.
Sun, burada A. Adnan Saygun’un öğrencisi olarak yetişti. Daha ilk yıl (1953), henüz Mızıka Okulu’ndayken giriştiği beste yapma uğraşını, ilk eseri sayılan “Yurt Renkleri” adlı piyano parçaları ile taçlandırdı. 1960’ta okulun ‘İleri kompozisyon Bölümü’nü pekiyi derece ile bitirip mezun olduğunda en az on eser bestelemiş, bunların bazıları basılmış, pek çoğu da seslendirilmiş genç bir besteciydi o. Konservatuvara öğretmen adayı oldu, bir yıl sonra da okulun koro ve koro yönetimi öğretmenliğine asaleten atandı.
Daha öğrencilik yıllarında Sun, kompozisyon derslerinin dışında özel ilgisi nedeniyle geleneksel sanat ve halk müziklerinin yapı taşlarını, ses sistemlerini ve makam yapılarını daha derinlemesine öğrenmek için, bir yandan Ruşen Ferit Kam, diğer yandan da Muzaffer Sarısözen ile çalışmalar yapmıştı. Ayrıca geleneksel müziklerimizin çoksesli uygulamaları için özgün ve ulusal bir armoni sistemi(dörtlü armoni) bulmuş ve uygulamış olan Kemal İlerici’den de özel dersler almıştır. (Bu sistem sonraları Sun’un besteleme tekniğinde önemli rol oynayacaktır). Tüm bu çalışmalar ve dersler, Sun’u geleneksel müziklerimiz konusunda birinci elden kazandığı birikimlerle donatmış, onun esin kaynağını ve besteci kimliğini belirlemiştir.
Askerlik sonrası 1967 yılından itibaren sırasıyla Sun;
-
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Kültür Müsteşarlığı Danışmanı,
-
Gazi eğitim Enstitüsü (GEE) Müzik Bölümü Öğretmeni,
-
TRT Yönetim Kurulu Üyesi ve
-
Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) Basın Yayın Yüksek Okulu, Ankara Devlet Konservatuvarı, İzmir Devlet Konservatuvarı ve İstanbul Devlet Konservatuvarı öğretmeni olarak görev yaptı. 1982’ de kendi isteği ile emekli oldu.
Bu görev yıllarına o, hiç kesintisiz sürdürdüğü beste çalışmalarının yanı sıra;
-
Müzik dergileri, gazeteler, kurullar, bilimsel toplantılar için kaleme aldığı yüzlerce makale, rapor, bildiri vb. yazılar,
-
‘Andıç’ adıyla basılmış ilkesel bir kamuoyu ile paylaşım duyurusu,
-
‘Türkiye’nin Kültür-Müzik-Tiyatro Sorunları! Adlı bir kitap,
-
Murat Katoğlu ile birlikte yazılmış ‘Türk Kalarak Çağdaşlaşmak’ adlı ikinci bir kitap sığdırdı. Yazdıklarını çok değişik ortamlarda savundu, meslektaşlarıyla ve kamuoyu ile paylaştı, önerilerinin gerçekleşmesi için, çalıştığı her kurumda çetin bir savaşım verdi. Bazı önerilerinin gerçekleştiğini, bazılarının ise savsaklandığını gördü, yaşadı. Gerçekleşenlerin sürdürülmesi için çalıştı, didindi.
Onun uygulamaya dönük adımlarının önemli olanlarını şu başlıklar altında toplayabiliriz:
-
1963, “Kültürel Sorunumuz Açısından Müzik ve Temsili Sanatları İle İlgili Andıç”,
-
1964, ‘Müzik ve Temsili Sanatları Danışma Kurulu’ için 10 imzalı bildiri sunumu,
-
1967 ve 1969, TRT –Halk Müziği Derlemeleri,
-
1968, ilkokul müzik dersi programı hazırlanmasına katılım,
-
TRT’ de; ‘Merkez Müzik Dairesi’nin,
‘ Ankara Radyosu Çoksesli Korosu’nun,
‘Bilim-Kültür-sanat Ödülleri Sistemi’nin kuruluş çalışmaları,
“Çocuk ve Gençlik Koroları Yönergesi’nin çıkarılışı, 160’ı aşkın Çocuk ve Gençlik Korosu’nun kuruluşu,
-
Müzik öğretmenleri için hizmet içi yaz kurslarına katılım,
-
Müzik öğretmenlerinin koro yöneticiliğine hazırlanması için düzenlenen kurslara katılım,
-
1973, “Devlet Konservatuvarı Sanatkarlarına Yönetmeliği”nin hazırlanması,
-
1974, “Devlet Konservatuvarları Kuruluş ve İşleyiş Yönetmeliği”nin hazırlanması,
-
Çocuklar ve gençler için peşpeşe şarkı kitapları ve türkü seçkileri yayınlama,
-
Müzik okulları için ders kitapları ve kaynak kitaplar yayınlama... ve daha niceleri...
Yukarıda sadece başlıkları verilen tüm bu uğraşların her biri aylar, bazen yıllar süren çalışmaların, hazırlıkların (ve çoğu kez verilen savaşımların) sonucunda ortaya çıkan ürünler, topluluklar ya da kurumlar demektir. Sun, bunların sürdürülebilir olmasına büyük önem vermiş, bazılarında başarılı olmuş, bazılarında ise hayal kırıklıkları yaşanmıştır.
Muammer Sun’un en büyük ve en kalıcı eseri kuşkusuz, bestecilik yaşamında hiç ara vermediği besteleri, müzik eserleri olmuştur. Onun besteleri arasında orkestra, oda müziği, çalgı müziği eserleri, korolu eserleri, türkü derlemeleri, sahne müzikleri, eğitim müzikleri, marşlar ve bando eserlerinden oluşan zengin bir eser dizini vardır. Sun’un eserlerinin çoğu ve çok kez seslendirildi, seslendiriliyor, kayıtları yapıldı, pek çoğu da basıldı. Önemli orkestra eserleri arasında örneğin; “Yurt Renkleri”, “Atlı Karınca”, “Demet”, “Bahar Şenliği” gibi süitlerini, “Ulusal Egemenlik Destanı”, “Nazım Hikmet Destanı”, “Mavi Büyü”, “Misket”, “On Türkü” ve sözleri T. Özakman’a ait üç bölümlü (Çanakkale-Sakarya-Büyük Taarruz) “Üç Destan” adlı korolu orkestra eserlerini, bugün bölümler dinleyeceğimiz “Cumhuriyet” ve “Kurtuluş” adlı film müzikleriyle senfonik “İzmir Rapsodisi”ni ve diğerlerini sayabiliriz.
İster orkestra eserleri olsun, ister yazdığı başka türlerdeki zengin dağar olsun; Sun’un müziği kolay algılanan, benimsenen ve geniş kesimlerce hemen özdeşleşilen ve sevilen, çabucak yayılmaya yatkın eserlerdir. Çünkü onlar, ulusal kültürümüzün özgün ögeleriyle örülmüş, o köklerden beslenmiş ve çağımıza taşınmış eserlerdir. Bu müzikleri Sun’a esinleten düşünce sistemi ise onun “Türk Kalarak Çağdaşlaşmak” ilkesiyle tanımladığı ve Atatürk müzik devrimiyle tam tamına örtüşen bir düşünce sistemidir. Sun’un müziği bu devrimin hedefine çok uygun düşen bir örnek oluşturmaktadır.
Murat Katoğlu ile birlikte hazırladığı ve yukarıdaki ilkeyi başlık yapan kitapta, kültür sorunumuz şöyle tanımlanmaktadır: “Kültür sorunumu,
-
Kaynağın eski kültürümüzden alan ve
-
evrensel verilerden yararlanan çağdaş Türk kültür ürünlerinin yaratılması, yurt yüzeyinde yayılması, halk çoğunluğunun temelde çağdaş Türk kültür ve sanatını yaşar durumda ulaştırılmadır.”
Kültür sorunumuz, özelde müzik kültürümüzün sorunuyla özdeştir.
Bu noktada, Sun’un “Atatürk Müzik Devrimi” konusundaki düşüncelerini de çok kısa özetlemek isterim: Muammer Sun, bu düşüncelerini yukarıda saydığım kitaplarında ve sayısız yazılarında ayrıntılı bir biçimde ve tekrar tekrar dile getirirken, bir yandan da sabırla, evet inatla Atatürk’ün müzikte çağdaşlaşma hedefini hem salt gelenekçilik hayranlarına, hem de çağdaşlaşmayı salt batı taklitçiliği ve öykünmeciliği olarak yorumlayanlara karşı savunmuş, yapılan bu tür yanlışlıklara parmak basmıştır. Sun’a göre Atatürk müzik devrimi ile hedeflenen çağdaş ulusal müzik kültürü, tüm müziksel geleneklerimizin toplanıp, çağdaş tekniklerle harmanlanması sonucunda doğacaktır. Bu kültürün, yeni kuşaklarca yaşanması sağlanacaktır. Bu yeni kültür ile ne salt Batı müziği taklitçiliği ile oluşturulabilirdi, ne de dünde kalan, çağımızın teknikleriyle harmanlanmayan geleneksel müziklerimizle.
Atatürk bunu en anlamlı biçimde 1 Kasım 1934 günlü TBMM’yi açış konuşmasında dile getirmişti: “… ulusal ince duyguları anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir an önce genel son musıki kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak bu güzeyde Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir…”
Sun’un düşüncelerinin kaynağı, Atatürk’ün gösterdiği bu hedeftir. Onun müziği de bu hedefin özgün bir örneğidir. Çağdaş ulusal müzik kültürümüzün istenilen hızda ve derinlikte yaygınlaşamamasının ve kökleşememesinin nedenleri olarak gördüğü yanlışlıkları, noksanlıkları, dağınıklıkları, sapmaları, gecikmeleri, kısır döngüleri ve sonra da yıkımları; yok edişleri ve yokoluşları Sun görmüş, yaşamış ve yüksek sesle haykırmıştır. Bugün o, yetmiş sekiz yıla sığdırdıklarını alçakgönüllülükle ve katılımcı bir söylemle dile getiren, devirmek istediği ama deviremediği dağları da açıksözlülükle ve büyük bir dinginlik içinde belirten bir âkil adamımız, bu topraklara kök salmış bir ulu çınarımızdır.
Kendi yayınevini yönetmekte, onu hiç yalnız bırakmayan öğrencileri arasında çalışmalarını sürdürmektedir.
Şahsım ve Vakıf Yönetim Kurulundaki arkadaşlarım adına kendisini bir kez daha kutluyor, ona sağlık, mutlu ve verimli yıllar diliyorum."
ADİGE SUN, S. (2011), Karnında Güneş Olan Adam Muammer Sun, 1. Basım, Sevda Cenap And Müzik Vakfı Yayınları, Ankara.